Kırmızının Tarihte Yeri
Kırmızı sözcüğü dilimize Arapçadan geçmiştir.
Kırmızı "kırmız" adlı bir böcekten elde edilen ve Osmanlı döneminde romatizma tedavisinde kullanılan, koyu kırmızı renkte bir ilacın adından geldiği de söylenir.
Kırmız Böceği
Kızıl sözcüğü ise Eski Türkçede kızmaktan (çok fazla ısınarak kızıl renge bürünmek) türemiştir.
"Al" sözcüğü ise Türkçedir.
Kırmızı,ana renklerdendir.
Güneşin içinde ki ve gökkuşağında ki kırmızı renk gözümüzün açısına 42 derecedir.
Kırmızı ışığın dalgaboyu tahminen 630-760 nanometre civarındadır.
Kırmızı en düşük frekanslı renktir.
Kan hemoglobin yüzünden kırmızıdır.
Kırmızı renk deniz suyu tarafından emildiği için siyah gözükürler.
Kırmızı,İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmaları logolarında kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır.
Kırmızı için yanlış bir inanış vardır, boğaların kırmızıya saldırdığı sanılır. Oysa boğalar renk körüdür. Boğalar ,kırmızıya değil kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır.
Kırmızı rengini çağrıştıranlar;
Aşk, sevgi, nefret, cesaret, kuvvet, ısı, enerji, mutluluk, refah, saldırganlık, kızgınlık, cinsellik,sonbahar, komünizm, tutku, güzellik, ateş,tehlike, kan, Noel,savaştır.
Kırmızının anlamı; Tanrı, Koruyucu Ruh, Ocak (Ev), Dirlik, Bağımsızlık, Hürriyet
“Kırmızı, primitif ilk insanların keşfettikleri renkler arasında yer alır.
İspanya‟nın kuzeyinde bulunan Alta mira ve Fransa‟nın güneyinde yer
alan Lascaux mağaralarındaki resimler incelendiğinde, bolca kırmızı
renge rastlarız. Primitif insanın doğasal özlü bir boya olan kırmızıyı, bu
denli çok kullanmasının nedeni, belki de insan üzerindeki kuvvetli
etkisinden kaynaklanıyordu. Ayrıca Tunç çağından kalma mezarlarda
ölünün yanında bulunan çeşitli kaplar içerisinde, bolca kırmızı boyanın
bulunması bu rengin hayatlarında önemli bir yer tuttuğunu gösterir.”
“Eski Yunanlılarda kırmızı “erkeksi” kimliğe sahipti ve savaş tanrısı Ares ile
özdeşleşmişti. Oysa ilkel kültürlerde kırmızı “ dişi ilke”nin rengidir. Çünkü toprak
ana ilkel insanlara ilk Neolitik figürleri gerçekleştirmeleri için aşı boyasını
sunmuştu”. Yunan tanrısı Ares gibi Roma‟da onun karşılığı olan
Mars‟ta kırmızı renkte tasvir edilir.
“ Eski yunan heykelleri de
genellikle mavi ve kırmızı renge boyanırdı.Boyalar zaman içerisinde dökülmüş olduğu için kimse eski yunan heykellerinin boyalı olduğunu
bilmemektedir.”
Türk mitolojisinde kırmızı, al rengi adıyla görülür.
. Türkler al rengini kutsal renk olarak
görmüşlerdir.
Türkmen boylarının başlarına taktıkları Börk adındaki başlıkların tepe kısmı tanrıya yakın olduğu için al
rengindedir.
Günümüzde gelinler bekâretin sembolü olarak kırmızı kuşak
takmaktadırlar. Geçmiş dönemlerde ise Anadolu‟da gelinliklerin rengi kırmızıdır.
Kanın rengi olarak kabul edilen kırmızı, Türkiye Kızılay Derneği'nin beyaz zemin
üstünde kırmızı aydan oluşan bir bayrağı da aynı anlamdadır. Kızılay bayrağındaki
beyaz renk yaralı askerlerin gömleklerini, kırmızı ay ise kan izlerini
simgelemektedir.
Geçmişte Japonya‟da Bürokratlar kırmızı elbiseler giyerdi. Kırmızı ipek
Kimono‟ların da insana şifa verici etkilerinin olduğuna, Japonya‟da
Beniban (safran) ile boyanan iç çamaşırlarının
ise, giyeni sıcak tuttuğuna inanılırdı. Çin‟de ise gelinliklerin rengi kırmızıdır.
Kızılderilerde kırmızı rengin önemli bir yeri vardır. Kızılderili Astrolojisine göre Mersin
balığı döneminin simgesel rengi kırmızıdır ve madeni simgesi de Gröna
(kırmızı
renkli sert bir taş)ve demir‟dir. (kızıllaşmış toprak demir oksit)
Rusya da “Kırmızı hem “güzel” hem “başlıca” hem “en önemli” anlamına gelir”.İlerleyen dönemlerde kırmızı devrimin rengi olacaktır.
Kırmızının çeşitli toplumsal anlamları vardır.
Bu anlamlar orta çağda yoğunlaşmıştır.
Orta çağda kırmızıya diğer renklere göre zor elde edilmesinden dolayı yoğunlaşılmıştır.
Kırmızıyı elde etmekte en çok zorlanan kumaş
boyacılarıydı.
Krallar; zor bulunması, çok pahalı olması ve elde edilmesi zor olan
kırmızı renkte boyanmış kıyafetler giyerek krallıklarını ilan ederlerdi.
Ortaçağda
kırmızı rengin bu kadar önemli olmasına sebep olan ilk unsur, rengin çekiciliğinin
yanı sıra kırmızı rengi elde etmenin her insana nasip olmadığıdır.
Kırmızı tıpkı altın,
yakut gibi çok pahalıdır ve ihtişamın simgesi haline gelmiştir. Eco(2006:105-106)
“Güzelliğin Tarihi” adı kitabında ortaçağ soyluları için şunları söylüyor. “Ortaçağ
soyluları güçlerini göstermek için altın ve mücevherler takarlar ve erguvan kırmızısı
gibi değerli renklere boyanmış giysilere bürünürlerdi.”
Köylü kesim ortaçağ Avrupa‟sında zenginler kadar kırmızı kıyafetler
giyemiyordu. Devlet yasaları ve kırmızı rengin çok pahalı olmasından dolayı nadiren
tercih ediliyordu. Bazı boya bitkilerinden yapılmış kıyafetler giysilerde, doğuda
olduğu gibi kaliteli kök boyalardan yapılmadığı için ve doğunun tariflerine uygun
boyanmayan kumaşlar hemen soluyordu. “Almanya‟da 1525 yılında köylüler
ayaklanmış ve birçok hakkın yanı sıra kırmızı giyebilme hakkını da talep
etmişlerdir.”
(Greenfıeld , 2008 s)
Fransa‟da “I François ve IV.Henri iktidarları arasındaki dönemde fiyatların aşırı
yükselişini durdurmak için 11 ferman çıkarılmış ve hangi kumaşların giyilmesi
gerektiği, hangi süslerin yada hangi renklerin yasak olduğu
belirlenmiştir.”
16 yy İskoçya kraliçesi Mary‟nin hazin öyküsünde, Mary idama giderken
içinde bulunan kırmızı renkli kıyafeti dikat çeker. Kaynaklara göre kuzeni İngiltere
kraliçesi I Elizabeth‟e isyan planı yaparken yakalanmış ve idama mahkûm edilmiştir.
İnançlarına bağlı olan Mary Katolik olan İskoçyanın Protestanlığı tercih etmesi
nedeniyle yıllarını hapishanede geçirmiş ve yanına sığındığı kuzeni I Elizabeth
tarafından da idam edilmesi istenmiştir.
Asıl dikkati çeken, anlatılan idam sahnesidir.
“ 1587‟de kukuletalı cellâtla buluşmaya mahkûm edildiğinde siyah- kırmızı bir elbise
seçmişti. Siyah ölüm içindi ama kırmızı renk( böcek kanıyla boyanmıştır)
ölümü karşılama cesaretini simgeliyor ve kuvvetlendiriyordu.” (Finlay, 2007 : 139).
Greenfıeld .(2008 s) İskoçya kraliçesi Mary‟nin idam sahnesini şu şekilde
anlatır;
“O sabah şık bir rahibe gibi giyinmişti üzerinde siyah kadife
işlemeleri olan uzun, siyah saten bir elbise giymişti ve belinden –
Protestan İngiltere‟ye tekrar aşılamak istediği inancın sembolleri olan iki
tesbih sarkıyordu. Kumral saçlarını uzun beyaz bir baş örtüsü kaplıyordu.
Ama sahneye çıkıp elbiselerini çıkardığında bütün manastır çağrışımları
yok oldu, çünkü siyah ve beyazın altına koyu kırmızı kadife bir iç etekliği
ve koyu kırmızı saten kortaj giymişti . Tudor İngilteresi‟nde ve Avrupa‟da
kırmızı; şehitlik cesaret ve kralık soyuna ait kanın rengiydi.”
Sanatta Kırmızı
15.yüzyıldan itibaren resmin konusu değişiyordu.
15.yy başından itibaren resimdeki insanın kişi özelliklerinin ele alındığı görülür.
Jan Van Eyck Türbanlı Adam Portresi, 1433
Bu resimde dönemin burjuva sınıfının yansımasını
görürüz. O dönemde sınıf atlamak isteyen Rönesans erkekleri
arasında kızıl kepler ve şapkalar revaçta olan moda aksesuarlarıydı.
Bu kırmızı
türban takmış adam, ressamın kendisi de olabilir. Dönemin modasına uygun yaşam
tarzını yansıtmaktadır.
Rönesans tüccarları ve sanatçıları için kızıl türban çok etkili
bir reklâm yoluydu.
Van
Eyck‟ın Bourgogne dükünün yanında geçirdiği yıllarda hızla eriştiği servet ve ün
Burjuva hayatı yaşamasına sebep olmuştur. Bu nedenledir ki, kırmızı türbanı ile
resmedilmiş kişi ressamın kendisi olabilir.
Raffaello
Papa X. Leo ve Kardinalleri,1518
Rönesans‟ın üçüncü büyük sanatçısı Raffaello 1518 yılında Papa X. Leon ve
Kardinallerini resmettiği çalışması portre çalışmaları arasında önemli bir yer tutar.
Arkada koyu bir fon ve figürleri saran yumuşak bir gölge halindedir. Eserde görülen ışık-gölge biçimlenmesini Leonardo da Vincinin çalışmalarında bile görülmediği söylenmektedir. Çünkü bu resim doğadan alınan gözlemin
keskin çizgilerini taşımaktadır.
Manastır hayatının yüzde yansıttığı,
titiz dini ruh, başarı ile anlatılmıştır.
Raffaello
Papa için çalışan, eserlerini veren sanatçılar arasındadır. Sanatçı yaşamının büyük
çoğunluğunu Vatikan da geçirmiştir.
Raffaello‟nun seçtiğimiz bu eserinde, Papaların sanata karşı
koruyucu yanlarını görürüz.
Kardinallerin giysilerinde, hatta neredeyse eserin tümünde tercih edilen
kırmızı renk, 16. yy‟da kırmızıya verilen önemi bize hatırlatıyor. “ Kadife ve
damasko kumaşlar, çeşitli zengin tonlarla, ihtişam ve güçlülük havasını arttırıyor.”
Figürlerdeki ihtişam, Medici ailesinden gelen Papanın,
hem dini mertebesini, hem de ailesinden aldığı gücü ve ihtişamı sanatçı bu resme yansıtmıştır.
Raffaello Granduca, Meryem
Meryem‟in kırmızı elbisesi Hıristiyanlığın İsa‟nın kanı ile ilişkilendirmesindendir.
Meryem resimleri, aynı
zamanda Raffaello‟nun ideal kadın güzelliğinin de simgesidir.
Caravaggio Aziz Jerome 1605-1606
Barok sanatının özgün
ressamı Caravaggio „nun “Aziz Jerome” adlı eseridir.
Kırmızı rengin dinsel anlamda kullanımı, Aziz Jerome‟nın çıplak vücudunu
saran kumaşta da görülmektedir.
İsa‟nın
kanını temsil eden kırmızı aynı zamanda Azize, kilisenin bahşettiği şehitlik kimliğini
kazandırır.
Yaşlı aziz, açık ya da kapalı kitap ciltleri ile karmakarışık olmuş masada,
çok sayıdaki teolojik eserinden birini yazarken betimlenmiştir.
Bir eli ile kitabın ucunu tutan figür, diğer kolunu masaya uzatmış ve elinde not
almaya hazır bir kalem tutmaktadır.
Masanın üzerindeki kolundan başlayarak, çıplak
vücudunun saran kırmızı kumaş bulunmaktadır.
“Bu kumaşın geniş bir alana yayılışı,
kitabını yazan bir yazardan akan kan olarak ya pişmanlık duyunca tanrıya sunulan
kanın bu kez tövbekâr bir erkek tarafından sunuluşu olarak okunabilir.”
( Cappodona,
2008)
Caravaggio‟nun bu eseri, Raffaello‟nun eserinde bahsettiğimiz gibi
kardinaller, kentsoyluları ve krallara layık görünen kırmızının, kültürel yaşamın
içinde ve dini simgelere uygun, Coppodona‟nın deyimi ile (2008) “seküler olanla
dinsel olanın kırmızı renk aracılığı ile bir araya gelmesini simgelemektedir.”
Caravaggio çoğunlukla eserlerinde vücutları
saran, ya da resmin genel yapısı içinde
akıp giden kırmızı kumaşlar betimler.
Rembrant Van Jin Yahudi Gelini ( 1667)
Işık ve renk ustası olan sanatçının eserleri gerçekçi bir gözleme dayanır.
“1667 tarihli
bu yapıtta, figürlerin yüzündeki ifade ve eserin genel yapısı, sevgi ve şefkat yüklü bir
evlenme sahnesi çıkarır karşımıza.
Yahudi bir şairin düğününe ait olduğu düşünülen
ya da Rembrant‟ın komşusu olan Musevi Ghettoso‟nun sanatçıya sipariş verdiği
eserlerden biri olduğu söylenen bu eserde gelin, mahcup, ürkek bakışlarla, biraz
tedirgin olduğunu hissettirse de, erkek figürü, yeni eşine şefkatle dokunmakta ve
bakmaktadır.
Aynı zaman da bu eser kırmızı rengin, gelinin üzerinde tercih edilmesi
nedeniyle eski Yahudi gelenekleri ve Yahudilerin kırmızı renge kattığı anlamlar
hatırlanmalıdır.
“Yahudi geleneklerinde kırmızının, son derece önemli ve karmaşık
anlamları vardır. Sadece insan anlamında değil – İbranice
“Adam”(Türkçe: “Adem”)”kırmızı” demektir- aynı zamanda yanan çalı
biçiminde tanrıyı temsil ediyordu. Açık kırmızı kanı feda etmenin
rengiydi, ama aynı zamanda bir günah işlemekten sonra bu fedakârlıkla
kendini affettirmek isteyen kişinin günahının rengi de açık kırmızıydı.”(
Grenfield,2008)
Yorumlar
Yorum Gönder