Oran Ve Uyum Olarak Güzellik
SAYI VE MÜZİK
Yunan ve Roma dünyasının ortak
güzellik tanımında oranın her zaman renklerin cazibesiyle bağlantılı olduğunu
unutmamak gerekir,ayrıca bu gerçek Antikçağdan beri Güzelliğin neden daima
oranla özdeştirildiğini de anlatır.Eski Yunanın MÖ
VII. ve VI.yy arasında yaşamış Sokrates öncesi düşünürleri her şeyin
kaynağının ne olduğunu tartışmaya başladıklarında amaçları ,dünyayı tek bir yasanın
yönettiği düzenli bir bütün olarak tanımlamaktı. MÖ VI.yüzyılda kozmolojiyi
,matematiği doğa bilimlerini ve estetiği aynı şemsiye altında toplayarak bu
ilişkiyi açık bir biçimde ortaya koyan ,Pitagoros okulu oldu.
Seyahatleri sırasında şüphesiz
Mısır matematiğiyle karşılaşan Pitagoras,her şeyin başlangıcının sayı
olduğunu iddia eden ilk kişiydi .Pitagorosçular sonsuzluktan ve bir sınıra
indirgenemeyecek her şeyden dehşetli ürküntü dudyduklarından ,gerçeği sınırlayabilecek ,ona
düzen ve anlaşabilirlik verecek bir kural bulmak için sayılara baktılar.Pitagorosla birlikte evrene estetik-matematik
bakışı doğdu:evrendeki her şey düzenli olduğu için vardır;düzenlidir çünkü
başlı başına varlığın ve Güzelliğin en temel koşulu olan matematik yasalarının
gerçekleşmesini ifade eder.
Franchino Gaffurio
Müzikal sesleri yöneten
matematiksel oranları ,yani duraklamaların
temelde dayandıkları
oranları,bir telin uzunluğu ile bir notanın yüksekliği arasındakı
ilişkiyi ilk inceleyenler,Pitagorosçular
olmuştur.Müzikal oran fikri Güzelliğin yaratılması için gerekli tüm kurallarla
sıkı sıkıya bağlantılı
görülüyordu.Antikçağ boyunca geçerli olan bu oran görüşü MS IV ve V. yy Boethius
tarafından yazılmış eserlerle Ortaçağ’a taşınmıştır.Boethius bize
Pitagoras’ın bir
sabah bir demircinin
çalışmasını
izlerken örse inen her çekiç darbesinden farklı bir ses çıktığını nasıl
belirlediğini böylelikle elde edilen skaladaki seslerin çekiç ağırlıklarıyla
orantılı olduğunu nasıl orantılı olduğunu nasıl saptadığını anlatır.
MİMARİ ORAN
Yunan
tapınaklarına hakim olan oranlar,sütunlar arasındaki uzaklıklar veya cephenin
çeşitli bölümleri arasındaki oran,müzikteki aralıkları belirleyen oranlarla
örtüşür. Gerçektende sayının aritmetik kavramından çeşitli noktalar arasındaki
uzay geometrisi kavramına geçiş,Pitagorasçı bir
yaklaşımdır.
Tetraktis Pitagorosçuların üzerinde anlaştıkları sembolik bir
figürdür ve sayısalın uzaya ve aritmetiğin geometriye indirgenmesinin kusursuz
bir örneğini oluşturur.Bu üçgenin her yanı dört noktadan oluşur ve üçgenin
merkezinde diğer bütün sayıların üretildiği tek bir nokta ,yani birim
bulunur.Dört sayısı böylelikle gücün adaletin
ve
dayanışmanın eşanlamlısı olur ;dört sayılı üç diziden oluşan üçgen kusursuz
eşitliğin sembolüdür ve sonsuza dek de sembolü
kalacaktır.Üçgeni
oluşturan noktalar toplandığında on sayısına ulaşılır ve bu ilk on rakamla
olabilecek bütün sayıları ifade etmek mümkündür.Eğer
sayı
evrenin özüyse,o zaman tetraktis ( onluk)
evrenin tüm bilgeliğinin ,bütün sayılarının ve mümkün olan tüm sayısal
işlemlerinde özü demektir.
Eğer
Tetakris modeline
uyan sayılar oluşturmayı
sürdürüp
,üçgenin temelini genişletirsek,içinde çift sayılar ile tek sayıların birbirini
izlediği sayılar diziler elde ederiz.Ne var ki bu aritmetik uyumlar,geometrik uyumlara da tekabül ettiğinden,göz sürekli
olarak bu noktaları birbirleriyle birleştirip ,birbirlerine bağlı ,kusursuz
eşkenar üçgenlerden oluşmuş sonsuz diziler kurabilir.
Notre
Dame Katedrali
Mimari uygulamalarda oran ilkesinin
yeniden ortaya çıkışı sembolik ve anıştırmalar şeklinde de görülür.Gotik
sanattaki beşgen yapıları,özelliklede katedrallerdeki gülbezek süsleri belki de böyle
yorumlamamız doğru olur.Duvarcı ustalarının imzalarına,diğer bir anlatımla her
katedral ustasının kilittaşı gibi ,inşaatındaki en önemli
taşlara kazıdığı kişisel şifrelerine de bu gözle bakmamız gerekir.Bunlar
belirli diyagramlara yada ‘kafeslere’ otutturulmuş geometrik desenlerdir.
İNSAN VUCUDU
İlk pitagorasçılar için, uyum sadece tek- çift
arasındaki zıtlıktan değil,aynı zamanda
sonlu-sonsuz,teklik-çokluk,sağ-sol,dişi-erkek,doğru-eğri arasındaki zıtlıktan
da kaynaklanıyordu,ama Pitagoras ve tilmizleri için iki zıtlığın
karşıtlığında içlerinden sadece biri kusursuzluğu temsil ediyordu: tek
sayı,doğru ve kare iyiyi ve güzeli ;onlara zıt konumdaki gerçeklikler ise
yanlışı,kötüyü ve uyumsuzluğu temsil ediyordu.
Herakleitos farklı bir çözüm önerir:eğer evren
zıtlıkları,teklik ve çokluk,sevgi ve nefret ,savaş ve barış ,sükunet ve hareket
gibi birbirleriyle uyumsuz görünen unsurları içeriyorsa,bunlar arasındaki uyum
içlerinden birini yok ederek değil,her ikisini de sürekli gerginlik durumunda
bırakarak sağlanır.Uyum zıtlardan birinin yokluğu değil ,zıtlar arasındaki
dengedir.
MÖ V. ve IV.yy arasında yaşayan pitagorasçılar bu önermeleri kabul edip temel
öğretilerinin arasına katmıştır.
Kore
Atina
MÖ VI.yy sanatçısı ozanların yücelttiği
kendisinin de ilkbahar
sabahı sevgilisinin yüzüne bakarken gördüğü ölçüsüz Güzelliği yaratmak zorunda
hisseder kendini ;ne var ki Güzelliği taştan yontması
,kızın görüntüsünü bir biçimde somutlaştırması gerekir.İyi biçim için gerekli
şeylerin ilki işte bu doğru oran ve simetri koşuluydu.Bu yüzden sanatçı gözleri
eşit yontmuş,saç örgülerini eşit dağıtmış ,göğüsleri
aynı büyüklükte göstermiş,kollara ve bacaklara eşit doğruluğu vermiştir.Aynı zamanda
da genç
kızın elbisesinin kat yerlerini eşit ve simetrik yontarken ,aynı kuralı o dönem
heykellerinin tipik özelliği olan belli belirsiz tebessümle kıvrılan dudakların
uçlarına da uygulamıştır.
O tebessümün çekiciliğinin sadece
simetriye bağlanamayacağı bir gerçekse de ,hala oran kavramına sıkı sıkıya
bağlı kalındığını görüyoruz.
Polikleitos
İki
yüzyıl sonra,MÖ IV.yüzyılda,Polikleitos parçalar
arasında doğru oranla ilgili tüm kurallara uyduğu için sonradan Kanon olarak
anılacak bir heykel yaptıysada ,Kanon’u destekleyen ana ilkenin
temeli iki eşit öğe arasındaki denge değildir.Vucudun tüm bölümleri geometrik anlamda
oran ölçülerine karşılıklı olarak uymak zorundadır:A’nın
B’ ye oranı B’nin C’ye oranı gibidir.Daha sonra Vitruvius doğru vucut
oranlarını figürün
parçalarıyla
ifade eder: yüz toplam boyun 1/10 ‘u kafa 1/8 i ,göğüs uzunluğu 1/4 ü
olmalıdır.
Eskiler şu mantığı
yürütmüşlerdi:Doğada nasılsa,sanatta da öyle olmalıdır;oysa çoğu durumda
doğa dört parçaya bölünmüştür.Dört o halde temel sayıdır.Dört sayısı ana
yönlerin,ana rüzgarların ,ayın safhalarının,mevsimlerin sayısıdır ve Adem adı
dört harfle yazılır.
Vitruvius Adamı
Öyleyse
,kollarını açan bir adamın genişliği yükselliğine eşit olduğundan ;böylelikle
tabanı ve yüksekliğiyle ideal kareyi meydana getirdiğinden,
Vitrivius’un da düşündüğü gibi ,insanın temel
sayısı da dört olmalıdır.
Bazı dillerde ‘Dörtgen’ sözcüğünün
ahlakından kuşku duyulmayacak bir insanın sembolü olarak kullanılması gibi,dört
sayısıda ahlaki kusursuzluğun sayısı
olmalıydı.Oysa,beş sayısıda gizli bağlantılarla yüklü bir sayı
olduğundan ve beşli küme mistik ve estetik kusursuzluğu simgelediğinden ,HOMO
QUADRATUS beşli de olmaktaydı.
Beş çarpıldığında durmaksızın dönüp
kendine ulaşan dairesel bir sayıdır.
Varlıkların özü ,temel bölgelerin
,canlı türlerinin sayısı beştir;beşli Tanrının matrisidir ve Kutsal yazılarda
da bulunur ;her şeyden önce de insanda ,merkezini göbek deliğinin oluşturduğu
aynı beş sayısı ,çevresini çeşitli uzuvları birleştiren doğruların meydana
getirdiği beşgenin içinde mevcuttur.
KOZMOS VE DOĞA
Boethius tarafından Ortaçağ’a taşınan Pitagoras geleneğinin gözünde,insanın ruhu
ve vucudu müziği denetleyen kurallara boyun
eğer;ve bu oranlar kozmik uyumda karşımıza öylesine kapsamlı çıkar ki;hem mikro
hemde makro kozmoslar aynı zamanda
matematik de, estetik de olabilen tek bir kuralla birbirlerine bağlı
görünürler.Bu kural kendini dünyanın müziğinde de gösterir;Pitagoras’a göre ,bu müzik gamı,her biri
hareketsiz dünyanın çevresinde dönerken sesi dünyaya olan uzaklığından ve
böylelikle dönüş hızından etkilenen gezegenler yaratılmıştır.Bu sistemden doğan
ve duyularımızın yetersizliği nedeniyle işitemediğimiz müzik ,müziklerin en
tatlısıdır.
Ortaçağ insanı dünyanın bu müzik
Güzelliği teması üzerinde sonsuz sayıda çeşitleme geliştirecektir. IX.yüzyılda
John Scotus Erigena dinlediklerinde seslerin bir anlam
ifade etmediği ,ancak bir konserde birleştikleri vakit doğal tatlılık
yarattığından,bir armoni oluşturmak için benzer ve benzemez ses düzenlerinin
eşzamanlı olarak çalındığına inandığı bir yaratılış Güzelliğinden söz etmiştir.
Güzelliğin bu dünyada belirebilmesi
için yaratılan varlığın ağırlık ve sayı bakımından farklılaşması ,çevresini
oluşturan çizginin budanması,biçim alıp renge bulanması gerekir;başka bir
anlatımla,Güzellik varlıkların yaratılış sürecinde alabilecekleri biçimlere
bağlıdır.Chartres Okulu’nun sanatçıları matematik
açısından değişmez bir düzenden değil,Yaradan’a geri dönerek gelişmesi her an
yeniden yorumlanabileceği organik bir süreçten söz ederler.Bu dünyayı taşıyan
sayı değil,Doğadır.
DİĞER SANATLAR
VillardeDe Honnecourt
Oran estetiği kavramının giderek
daha da karmaşık hale gelen çeşitli biçimler alması resim sanatında da görülür.
Matematiksel incelemeler doruk
noktasına Rönesans döneminin perspektif kuramıyla ve bu kuramın uygulanmasıyla
ulaştı.Perspektif ifade kendi başına teknik bir sorun olmakla birlikte,Rönesans
sanatçıları perspektif ifadeyi doğru ve gerçekçi bulmanın dışında güzel ve göze
hoş göründükleri için de kullandılar
Rönesans dönemi perspektif
kuramının ve bu kuramın uygulanmasının etkisi öylesine güçlüydü ki bu kurallara
göre yapılmayan diğer kültürlerden ya da diğer yüzyıllardan temsilcilerin
eserleri yıllarca ilkel,beceriksiz,hatta çirkin olarak tanımlanmıştır.
AMACA UYGUNLUK
SAİNTE
CHAPPELE PARİS
Orta çağ düşüncesinin en olgun
döneminde Aquino lu
Aziz Tommaso Güzelliğin var olabilmesi için
,oran dışında parlak renkler güzel sayıldığından ışıklı olması ve bütünlük
taşıması gerektiğini ileri sürdü.
Güzellik varlıklar arasındaki
karşılıklı işbirliğidir.Böylelikle bibirlerini taşıyarak ve birbirlerini
destekleyerek sağlam temelli bir yapı oluşturan taşların karşılıklı işlevini
’güzel’ olarak tanımlayabiliriz.
Aklın algıladığı ,akıl ile nesne
arasındaki doğru ilişkidir.Diğer bir deyimle oran,kozmosun birliğini ifade eden
fizik ötesi bir ilkeye dönüşmüştür.
Yorumlar
Yorum Gönder